Cahit Saraç ile Tiyatro
Ana sayfa
Öz geçmiş
Geçmişten Esintiler
Tiyatro
G.Antep Bel Sehir Tiyatrosu
Devlet Tiyatrosu
T.R.T Ankara
Gazete Yazılarım 1
Gazete Yazılarım 2
Tebrikler
Şiir ve Cizimleri
Fotoğraflar
İletişim
T.R.T Ankara

                                                               

                                  TRT

                              FİLM SESLENDİRME

 GÖREV YAPTIĞIM YILLARDAKİ GENEL MÜDÜRLER.
 
 
 12   Mayıs       1975       Nevzat Yalçıntaş
 5     Haziran    1975         İsmail Cem İpekçi
 19   Ocak        1976       Şaban Karataş
 2     Mayıs       1978       Cengiz Taşer
 13   Aralık       1979       Doğan Kasaroğlu
 23   Ocak        1981       Macit Akman
 28   Mart         1984       Tunca Toskay…. Renkli Yayına geçiş
 27   Mart         1988        Cem  Duna
 7     Temmuz  1989       Kerim Aydın Erdem
 8     Temmuz  1997       Tayfun Akgüner  
 o     Ağustos                  Yücel Yener
                           2004      Şenol Demiröz
 
 
 
T.R.T. başlama                  25.11.1976
TV.Ankara   olur no:        1602
sınav tarihi              :         17.10.1976 
Göreve başlamaResmi gazete 11 mart 1977 sayı 15875
Rıdvan Yenişen                Gnl .Sekreter
Hami Tezkan 
Kerim Aydın                      ( Personel Md lüğü)
Acar Okan
 Sacettin Gürbüz              ( özel Kalem Md.)
Fahrettin Işıkçı                 ( teknik md.)
Yılmaz Tekin Arısoy        ( Ank.Tv.Md.)
Şenol Demiröz                 ( Tv. gnl. Müşavir )   
                             
           eski  MÜRACAAT: 2O.10.1971- 16344 sayılı dilekçe
          2.müracaat. evrak kaydı 1975          8.7.1975 no.26658
 
 
 
 T.R.T.  de göreve başladığımda Genel Müdür prof. Nevzat Yalçıntaş’dı Genel sekreteri Rıdvan Yenişen tarafından Film seslendirme Müdürü Türker Atakan ile tanıştırıldım Türker bey gelenek olarak bana stüdyolar ve bölümle ilişkili  bilgiler verdi. cam arkasındaki stüdyodaki Filmde konuşan oyuncuların hemen hemen çoğu Devlet Tiyatroları ve özel tiyatrolardan tanıdığım Sanatçılardı bu konuda zorluk çekmeyeceğimi biliyordum ..yapılan dublajı Müdür Türker Atakan ile birlikte 15-20 dakika izledikden sonra bana  montaj odalarını tek tek gezdirerek beni burada çalışanlarla tanıştırdı. yapılan Filmin düblajındaki tekrarlar montajda perforeden kesilip atılıyor yerine Yönetmenin işaretlediği en uygun tekrar eşlenerek konuyordu..montaj işi benim için yeni ama öz olarak yapılmak istenenlerin asıl amacını anladım bunda karışık bir durum yok! ilk fırsatta öğreneceğim teknik konular olacak..sonra Müdürlüğe çıkıp kahvelerimizi içtik benim kadrom Yıldırım Önal’dan devredilmiş bir kadroydu..Türker bey Yıldırım Önal’ın son zamanlarda sıhhatinin bozulduğunu bu nedenle ayrıldığından söz etti..
 
 FİLM SESLENDİRME YÖNETMENLERİ
 
 
 Ahmet Körükcü - Ülkü Şener - Tayfur Ersözlü - Guzin Ergüder - Nursen Bayraktar
 
daha sonra aşağıda kayıtlarını bitirip yukarı çıkan yönetmen arkadaşlarla tek tek
 tanıştırıldım..en kıdemlisinden başlayarak - Birim Baysuğ  - Yüksel Sındıral- Ümit Demiray- Tülay Samurkaş - Zeynep Atakan - Ülkü Şener- Ayşegül Girgin- Ahmet Körükçü-TayfurErsözlü- GüzinErgüder(İlyasoğulları) -Birkan Olguntürk(Akay) Ayla Demiray –Alaattın Güven Nursen Bayraktar- Güven Sulikioğlu-ile aynı zamanlarda sınava girip birlikte göreve başlamıştık çalışmalarımızda bir ortamda kendimize uygun bulduğumuz yöntemlerle T.R.T ilkeleri doğrultusunda tam uyumlu çalışırdık. Filmler adımıza imza karşılılığında teslim tutanağı ile teslim edilir uygun gördüğümüz önceden oluru alınmış çevirmenlere filmin kopyasını  ve teksini teslim etmekle görevimiz başlardı..çeviri  metni geldikten sonra metni filmle birlikte karşılaştırır kast’ı yapmağa koyulurduk..filmdeki rolleri konuşturmak için hemen tüm resmi ve kendini kanıtlamış tiyatrolardaki Sanatçılardan yararlanma olanaklarımız vardı.! bu seçim her yıl listelerle adları belirtilen önceden oluru alınan sanatçılarla yapılırdı Filmimizde konuşturmak istediğimiz Sanatçıları kast üzerinden Liste halinde Sanatçı temsilcisi olan görevli arkadaşa verir.. provayı ve kayıt gününü bildirerek Seslendirme şubemize çağırılmasını isterdik!. listemiz .tamamlanınca sanatçılarla birlikte provaya girdikten sonra daha önce alınan Stüdyo tarih ve saatını sanatçılarımıza bildirerek  en yakın günde Filmin kaydına girmiş olurduk..Filmin bütün sorumluluğu bizim üzerimizdeydi..bu görevi kimseye emanet etmek ve devretmek gibi bir Lüksümüz ve yetkimiz yoktu.. yapılan işlemleri özetleyecek olursak zamanın şartlarına göre  1- film teslim tutanağı 2 -Filmin kopyaya yollanması( form kaç bobin vs.) 3 -İş kopyası çıkarılması 4- filmin çeviriye verilmesi 5- Çeviriden gelen filmin teksinin denetime yollanması ve olur alınması 6- Stüdyo alınması için başvuru formu 7- kayıt işlemi 8-  Sanatçıların ve Çevirmenin akit onaylanması-9-Montaj isteği (form) filmin mixi ses - enter birleştirilmesi 10- son kontrol -( filmin yayında kayma olasılığı göz önüne alınarak  yayın sırasında eşlemeyi kolaylaştırmak amacı ile  ses bandının ve filmin kenarına numaralar işlenerek çabuk ve hatasız eşleme yapılması ile bu tehlikenin önüne geçilmiş oldu. 11- Denetim için izleme formu hazırlanması ve yayınlanır kaşesi alması 12- Filmin form karşılığında yayına teslim edilmesi film yayından geldikten sonra  arşiv ile bir çok form ve işlemler yapılırdı zamanla bu işlemler birleştirilip  bir ölçüde sadeleştirilme yoluna gidildi!
 
 
 
 
 
               
İLK  FİLM  SESLENDİRMEM
 27.11.19876
 
 İCATLAR  ismi altında 45 dakikalık bir belgesel filmdi. çevirisi herhalde biraz aceleye getirilmişti. Teks basılıp elime geçer geçmez akşam evde baştan aşağı okuyup yer yer Ansiklopedileri karıştırmak zorunda kalmıştım iyice bilgilenip de iyice  emin olduktan sonra o ufak tefek düzeltilecek yerleri düzeltip filmdeki anlatıcı(spiker) olarak Devlet Tiyatrosundan YALIN TOLGA’yı davet ettim filmin kaydı bir buçuk saat kadar sürdü. Kayıttan sonra montajına girdim ilk montajımı Şenol  Altınöz ile yaptım..eli çabuk bu işin ustası bir arkadaştı..   dublaj bandından başka enter band dediğimiz filmlerle birlikte gelen bir band daha vardı ki bu band da efektler kapı sesleri araçların otomobil- uçak vs. silahların efektleri bulunurdu bunların da yerine oturtulması ve yerleştirilmesi gerekiyordu aşağı yukarı        45   dakikalık belgeselin montajı 3-4   saati buldu.. ve eksiksiz yayına girdi.
 
 
 ÇEVİRMENLER
 
Çevirmenlerin Film seslendirme işlemi içindeki yeri ve  önemi küçümsenemez bu işte  sadece dil bilmek de yetmiyordu sözcüklerin ağıza oturacak yatkınlıkta olması dışında kısa -uzun görüntü dışı gibi işaretler yönetmene ve oyuncuya kolaylıklar sağlayacak durumlara da dikkat edilmesi gerekir bu işler kayıt süresini bir ölçüde  kısaltmaya yönelikti ..benim göreve başladığım yıllarda en yoğun çalışan usta çevirmenler : Murat Gençer  -Aziz Üstel -  Beyhan Karadağ - Sevim Özakman –Ahmet Pınar- Alev Yamaç - Sinan Gürtunca daha sonraları yıllarda geçtikçe bu isimler gereksinme olarak daha da çoğaldı Özge Kayakutlu-İbrahim Yılmaz - Selma Yeşilbağ - Kürşat Mıdıkhan - Baskın Oran - Meriç Ataman -Yıldıral Akıncı- Kaan Altınok -  Sibel Ağın- Sungun Babacan- Doğa Günenç - Ahmet Mete-  filmin  Orijinal teksi verilmiş ise çevirisi ortalama bir hafta içinde (3-4 günde yapan da çıkardı) Yönetmenin eline bazan filmin tam çekim metni gelir ki bunun içinden kamera hareketleri- mizansenlerini ayıklamak  çevirmenin on gün gibi zamanını alabilir iş  daha da uzardı eğer filmin teksi  yok ise bu Filmin sözlerini  dinleyip yazmak ! al başa..al başa şeklinde dikkatlice dinleyerek yapılırdı bu en çok zaman alan çeviriydi .. çevirmenin ustalığına ve çalışma şartlarına bağlı olarak on –onbeş gün sürebilirdi film seslendirme bölümünde üç büyük film izleme masamız vardı bunların çoğu hep meşgul olduğundan çevirmen geceleri çalışmak zorunda kalır bazen oracıkta sabahlar mesai saatına kadar da çalışırdı Çevirmen yaptığı işin karşılığında sayfasına göre ücret alır 200 kelime (1) sayfa sayılırdı filmin çevirisinin ödenmes bu belirtilen tarifeden (teksten -filmden dinleyerek belirtilen maddelere göre) yapılırdı. Seslendirme Müdürlüğü ve yayın Müdürlüğünce onaylanıp belirtilen maddelere göre muhasebeden alacak akdi hazırlanır böylece çevirmene tahakkuk eden ücret  muhasebeden   ödenirdi.
Sezai Aydın - Selçuk Özdoğan - Osman Gidişoğlu - Çağlayan Yeniçeri - Gülderen Saraç - Cahit saraç
 
DİZİLER
 
Yönetmenlerin yaptığı film ve seslendirilen bütün dizilerin isimlerini ve yıllarını T.R.T.nin basılmış Arşiv Katoloğundan bulmak mümkündür daha sonraki yıllarda film seslendirmelerinin sayısı olağan üstü saylara çıkmıştı   ben de çalışmalarım boyunca sayısız dizi ve film seslendirmesi yönettim 1976-77 de T.R.T film sayısı bakımından inanılmaz sayılara ulaşıyordu inanın fabrika gibi  çalışıyorduk ekranda filmlerin boyuna peş peşe arkası gelirdi.. Çocuk filmleri –diziler- filmler - o yıllarda Oturum - Aktüel haberlere çok az yer ayrılıyordu ekran hep yabancı diziler ve filmlerle doluydu.. hele yerli yapımlar..parmakla gösterilecek kadar azdı zaman zaman idari kesimdeki yetkili arkadaşlarla konuşmalarımda yerli yapımlara yer verilmesi için  hatırlatmaları kendime bir görev sayıyordum bana kalırsa  yerli dizilerin ve filmlerin çekminin ihmal edilmemesi ısrarla üzerine gidilmesi ..çekilmesi gerekirdi  eksiklikler olsa da ısrarla ard arda denemelerden sonra doğru yolun zamanla bulunacağını savunuyordum.! biz kurum yararına düşüncelerimizi bağlı olduğumuz Seslendirme Müdürlüğüne açıkça iletirdik çalışmalarımız tam bir Demokrasi anlayışı içinde sürdürülürdü  bu da çalışma gücümüze güç katardı.. o günlerdeki adını hatırladığım bazı diziler :                                                                                               
 
HATIRLADIĞIM DİZİLER
 
Kaçak - Küçük Ev- Dallas - Aşk gemisi- Baretta- Dolu dizgin - Görevimiz tehlike - Uzay yolu - Tatlı sert - Walton ailesi –Söz savunmanın - Yalan rüzgarı – Shogun - kökler- Arsen Lüpen- Gazeteciler- Şahintepesi - Kadın polis - Mavi ay - Emret Bakanım - Flamingo yolu –  Bad man - Güzel ve çirkin- İhtiyar delikanlı - Şöhret –  Beyaz gölge – Kaygısızlar – Tehlike  çemberi - Polis dosyası - Şerlok Holmes – Tarzan - Zengin ve yoksul - Gazap kuşları- İkiz tepeler - Flipper- Kanun kanundur – Super Nine - Smith ve   jones - Cinayet dosyası - Tatlı Cadı - Lassie - Kral ve ben - İsviçreli Robensonlar – Madigan -  Altın kızlar -  Savaş ve anılar - Marco polo -  Taksi - Uzun çoraplı kız – Conan - Bizim ev – Profesyoneller - Cennet Adası – Köstebek - Mc.Millan ve karısı - Zil çalınca- Nanok – Filipper-Deniz şahinleri -Monte Kristo kontu-Yargıç ve Polis- gibileri.
 
 
35mm   FİLMLER
 
 Teknik her gün hızlı adımlarla ilerliyor.. 35 mm filmleri düşününce gerçekten prova zorluğundan başka çevirmen için de büyük zorluklar vardı.. nereden baksanız istenmeyen durumlar..paslanmış kutularda on ,on iki bobin film bir de bunların perfore ve enterlerini de hesaba katarsanız, belki bunlar bir odayı kaplayacak gibiydi ..filmler  makineye takıldığında çatır çatır kırıldığı olurdu kayıt yaparken..Seslendirmelerde daha da kötüsü kayıt sırasında bu filmleri hızlı olarak geçip aradığınız sahneyi bulamazdınız bu  zaman kaybına neden olurdu aradığınız o sahneye gelene kadar içerdeki Sanatçı filmin atmosferini kaybedebilirdi..o zaman boyuna tekrarlar başlardı bunlar da bir çözüm değildi.. sakın yanlış anlaşılmasın devamlı tekrarlar başarının sırrı değildir evet ağız yerine oturmuştur ama biraz önceki sahnelerle birleşik düşünüldüğünde atmosfer bozulmuş ve çok şey kaybedilmiş olabilirdi.. filmin tümünü düşünemeyen yönetmen yer yer böyle yanılgılar içine girebiliyordu yönetmenin bu konuda özellikle uyanık olması filmi iyice özümlemesi gerekir..35mm lik filmler çok yer kaplar, taşınım sırasında ve prova esnasında çizilip kirlenebilir..bunu da önlemek için seslendirme işlemi ve montajı yapılmış filmleri verilmeden özel makinesine takılıp önce alkol ile silinir sonra vantilatör ile de kurutma işlemi yapılırdı, bu da teknik çalışanlar için büyük bir zaman kaybı demekti..
 
SİYAH-BEYAZ FİLMLER
 
Siyah beyaz olarak çekilen  çok güzel filmlere severek imza attım Devlet tiyatrosu kadrosunu ve özel tiyatro Sanatçılarını çok iyi tanıyordum.. yaptığım işlerde gerçekten Tiyatro kökenimin olması  bana sonsuz yararlar sağlamıştı bu iki meslek zaten kardeş meslek sayılacağından birbirlerini tamamlar nitelikler taşıyordu..tüm Sanatçılar bilirler kayıtlarda hiçbir zaman gerginliklere fırsat vermeyen yönetmen olarak ünlenmiştim.. ortamı yumuşatmakla iyi sonuç almak hep  prensibim olmuştur.. bir özelliğim daha vardı hiç bir ortamda filmlerimi iptal edip başka güne ertelemezdim (Trapez) filmi hariç. Önem verdiğim bir konu da yarınlar için çocuk sanatçıların ve seslendirme yapabileceklerin sayısını mümkün olduğunca çoğaltmaktı bu günün Çocukları alışa gelmiş kalıplara kolay kolay uymuyorlar gerçekten içten doğal konuşmayı daha çabuk benimsiyorlar yetişkinlerin çocuk konuşmalarına karşın.. sandalye üzerinde mikrofon karşsında çocukları çıkarıp sonunda sayısız seslendirme Sanatçısı yetiştirdiğimi T.R.T deki çoğu arkadaşlar bilirler.. bu konuda üzerime düşeni yeteri kadar yaptığımı sanıyorum sayısız çocuk Sanatçılar yetiştirmeğe gayret ettim bunların çoğu Devlet Tiyatrosuna girdi bir kısmı T.R.T. de Spiker oldu.. ilk aklıma gelenler arasında: Olcay Kavuzlu-Ayla Yıldıran-Ece Sükan- Betül Çobanoğlu-Sema Atalay-Yekta Kopan - Berna Konur - Sungun Babacan - Toprak Sergen – Burcu Yazıcı- Yeşim Kopan - Burak Sergen - Banu Kuday - İclal Karaduman - Gülay Akman- Burcu Temel –Fadik Atasoy- Didem Barış-Tülay Demirkol- Pervin Ünalp - Nur Bozkurt daha bir çokları.. sayısız çizgi filmler ve  dizilerde yetişip yeteneklerini kanıtladılar...
 
16 mm     FİLMLER
 
Taşınması daha kolaydı..bunlar da ara sıra gevşek sarıldığında filmin orta göbeği düşerdi.. filmin baştan kıvrılmamak şartı ile sarılmasına yol açardı T.R.T. de çalışan arkadaşlarım çok iyi bilirler göbeği dağılan filmler konusunda olağanüstü becerim vardı.. düz bir masa üzerinde bir parmağımla filmi inanılmaz bir hızda döndürerek kocaman bir filmi üç dakika içinde elektrikli sarma makinası gibi kullanıp filmi elimle  sarar düzgünce karşımdakine teslim ederdim hayretler içinde kalan arkadaşdan buna karşılık candan bir teşekkür alırdım. Uzun yıllar Siyah –beyaz  16 mm lik filmlerle çalıştık bu arada 35 lik filmler de geliyordu stüdyomuzda makine donanımı olarak her ikisi de vardı . film’lerin ikişer adet Beta kopyalarını çektirip Video kopyasının birini çevirmene ötekiyle de biz kast yapar sonra  filmin Beta kopyası ile sanatçılara   alacağımız filmin provasını yaptırırdık bir süre sonra bu kopyalar VHS sistemine döndü.
 
 
 İNGİLİZ  SİSTEMİ  TEYP KAYITLARI
 
Yıllar teknik değişimleri de birlikte getiriyordu..bu arada sık sık taşınmalar da oldu.. Atatürk bulvarı üst katındaki yeni yapılan stüdyomuzda kayıtlara çok duyarlı İngiliz sistemi ile seslendirmeler bu teyplerle yapıldı sonuçlar ses   kalitesi olarak
Çok çok iyiydi ama kayıtlarda tekrarlamak için başa almalarda çok zaman kaybediyorduk bir bakıma  Sanatçıların da zamanı çalınıyordu nerede ise bir film iki günde çıkıyordu elimizdeki filmler için birbirimizi Stüdyol kapılarında  bekler duruma düşmüştük..şikayetlerimiz karşısında bunu göz önüne alan Yöneticilerimiz Amerikan konsolosluğu karşısında eski yerimizdeki Stüdyoları kullanmamız için yeni bir karar aldılar önceki sistemlerle kayıtlarımızı yapıp Atatürk Bulvarındaki yerimize dönüyorduk buna rağmen elimizdeki filmlerin çok oluşu yöneticilerin yeni stüdyo aramalarına neden olmuştu bu arada Ankara içinde çalışan bir kaç stüdyoyu kiralayarak dışarda kayıt yapmak yoluna gidilmişti.. elişmizdeki filmleri T.R.T kurallarına göre dışarda yapmak zorunda kaldık ben uzun bir süre Maltepe’de Turgut Reis caddesindeki İhsan Çıkrıkçı’nın sahibi olduğu B.B.S (Büyük başkent Stüdyosunda) yönetmen olarak görevlendirilip arkası arkasına verilen filmlerle  mesaime uzun bir süre burada devam etmiştim..
 
FRANKFURT YOLCULUĞU
 29 – kasım   6 Aralık - 1986
 
1986 yılında T.R.T Almanya’nın Frankfurt şehrinde yapılacak olan İnternasyonal Film Fuarına davet edilmişti -  Proğram Müdürümüz Sabahattin Alpdoğan - Film Seslendirme Müdürümüz Türker Atakan ile yaklaşık bir haftalık konuk olarak Frankfurt’a uçmuştuk bu yolculukta ben çevirmen olarak görevlendirilmiştim Hollanda-Fransa-Belçika-Yuğoslavya. Tüm Dünya ülkelerinden bütün Televizyon temsilcileri orada toplanıyordu bu düzenli büyük bir Organizasyondu bu açık pazarda istediğiniz türden filmi hemen bulabiliyordunuz..filmler istediğiniz anda istediğiniz bir yerde..odalarınızda adım başı düzenlenmiş salonlarda hemen devreye giriyordu..yeterki ne tür ve hangi filmler olduğunu söyleyin. inanılmaz  bir Organizasyon..ortada dolaşan..şu filmi tavsiye ederiz diyen kimseler yok toplumumuza uygun çok güzel fimler vardı..Almanyadan Köln Üniversitesi Theater Wissenschaf’tan sınıf arkadaşlarımdan (Klaus) ile burada  karşılaştım ZDF de çok önemli bir mevkiideydi.. bu toplantılarda yönlendirici ve söz sahibi olduğunu dertleşip konuştukdan sonra anladım Türkiye’de ne kadar aylık aldığımı soruyordu..söyleyince neden Almanya’da kalmadığımı sordu ona Gaziantep’deki Tiyatro maceramı anlattım..sonra hiç peşimizi bırakmadı..her ziyafette her yerde bizi en öne alıp onere etti .. gece bizi Frankfurt’dan 2o km uzakdaki tarihi (Ritter Tafel) denen Krotzenburg’ daki yer altı mahzenine  davet etti.. Goethe zamanından kalma yer altında otuz metre derinliğindeki( ama şimdi asansörle inilen ) muhteşem mahzende  o zamanın tarihi mekanı ve giysileri içinde  Alman geleneklerine göre bizi uzun masalarda   ağırladılar....
 
AÇIKLAMA:   gördüğümüz filmleri ‘’ 1986 Frankfurt Seyahatı Raporu ‘’ halinde ciltletip T.R.T ye sunmuştum bilgi edinmek  isteyenler Ankara TRT Arşiv kitaplığında bulabilirler. 
                
 
FİLM SESLENDİRME  ÇALIŞMALARININ
 TİYATROLARA   OLUMLU   ETKİSİ
 
 
 Film Seslendirmelerinde çoğunlukla Devlet Tiyatroları ve Özel Tiyatrolardaki Sanatçılardan yararlanıyorduk..bu dünyanın bir çok Ülkesinde de böyle uygulanıyor . Tiyatro Sanatçılarının seslendirme işlerinin TV de engellenmesi konusu zaman zaman gündeme gelmekle beraber TV çalışmalarının bana kalırsa     tiyatro oyuncularına bir bakıma maddi imkanlar dışında bir çok kazanımlar  sağlayıp hediye etmiştir.
bunun farkına varanlar sanırım öncelikle benim gibi Seslendirme Yönetmenlerdir ne faydası olmuştur ? daha önceki geçmiş yılları düşünürseniz yabancı oyunlarda olsun yerli oyunlarda olsun sahne dili daha tumturaklı ağdalı ağır tempo alışkanlığı ile tek düze  giderdi..bunun değişmesinde yıllar boyu T.R.T film seslendirmelerinin rolü inkar edilemez Seslendirmeler sayesinde gerçekçiliğe doğru tempolu konuşmalarını sahnelere de kazandırma alışkanlığı sonucunu doğurmuştur ..kısaca tiyatroda yararlı bir alışkanlık meydana getirmiştir..bunu sanırım yaşı ilerlemiş tiyatro severler bu gelişmeleri daha iyi ayırt edebilirler....bir başka konu da özenli filmlerde davranış biçimleri olayları takip etmekten çok görme yetilerinin zenginleşmesi..Dünya artık küçülüyor..bir Laurence Oliver’in Hamlet’ini başka diğer bir Hamlet ile kıyaslayıp fikir yürütebiliyorsunuz bir olayı diğer başka bir olayla birbirinden ayırıp ,bağdaştırabiliyorsunuz yani bir bakıma Oyuncunun ufku daha daha da genişliyor.. Filmlerdeki Tiyatro ve normal filmlerinden film seslendirmeler sayesinde  çok yönlü birikimler kazanılıyor .
 
 
 SEVEREK YAPTIĞIM FİLMLER
 
İGUANA   GECELERİ
 
Tiyatro kökenli filmlere karşı her zaman aşırı bir duyarlılık gösteririm. ilk aklıma gelen Tennese Williams’ınİGUANA GECELERİ Filmin de Rahip’i Richard Burton oynuyor Thenesse Wıllıams’ ait olan bu Tiyatro oyunu.. öyle bir filme aktarılmış ki  oyuna son derece sadık kalınmış evrensel bir film... sıcak bir iklimde ateşli repliklerle geçiyor- zaman – sıcak iklim- bu olaylar örgüsü içinde havanın her an biraz daha ısındığını hissediyorsunuz(..Richard Burton’u) Zafer Ergin konuşuyor.. güzel de konuşuyor böyle değerli bir filmi titizlikle çıkarmaya çalışıyorum..Burton bu iklimde boncuk boncuk terlemelerle  başlayan gelişimi, değişen boğulacakmış gibi sesi ile tam orantılı olarak  doğayı vurguluyor.. o makul Rahip neredeyse çılgınlığı –İSYAN’ı oynuyor boğucu sıcak . iklimin insanlar üzerindeki etkisi ..baskısı Tanrıya isyana kadar gidiyor.. bu  filme ara vermek bile içimden gelmiyor..Burton’un filmde o yorgun sesi o kadar kontrollü ve ayrıntılı veriyor ki o kadar olur! işte ustalık burada olmalı diyorsunuz...derken Zafer Ergin artık yoruldum ..sesim de yorgun çıkıyor diyor biraz filme ara verilmesi ricasında bulunuyor ..asıl  istenenin bu yorgun ses olduğunu Burton’a bakarak bunu fark etmesini rica ediyorum ama nafile ! bizim Seslendirme yarışlarında bazı JÖN oyuncuların dinamik seslerini isbatlama çabalarından olsa gerek, bazan böyle şeyleri kabüllenmeye hiç  yanaşmıyorlar.               
 
  
TARKO BİNASI
 
En uzun verimli yoğun çalışmalar bu güzel binada sürdürülüyordu çoğunluğu Devlet ve özel tiyatrolardan gelen seslendirme sanatçıları için burası trafik bakımından da en uygun bina sayılırdı.  bu arada yerli Belgesel seslendirmeleri  de burada yapmağa başladık.Filmlerin çok olması nedeni ile öyle günler geldi ki stüdyolar ihtiyaca cevap vermemeğe başladı…
 
 KIŞ   ASLANI  ( Lion in Winter )
 
 Osmanlı tarihinde taht  kavgalarının  müthiş  kavgaların ve trajik faciaların yaşandığı hep yazılıp söylenir.. bunlar, İngiliz tahtında işlenen cinayetlerin ve entrikaların yanında solda sıfır kalır.. Tarihe sadık kalarak  çekilmiş  müthiş    bir film. Başrolde  Anthony Hopkıns oynuyor... (filmin Çevirisi-Yıldıral Akıncı ) seslendirme bu güzel çeviri ile daha da anlamlı oluyor.
 
 
 GÜZELLER GÜZELİ (Bellisima) 
 
( Bellisima )   Luchino Viskonti nin Filmi olduğunu biliyordum.. Anna Magnani –Walter Chiari - Tina Apicolla oynuyorlar filmi çeviri için Aziz Üstel’e  vermiştim.. on gün sonra çeviri geldi.. filmin seslendirilmesinin çok zor geçeceği Aziz Üstel’in tavrından anlaşılıyordu 12 bobin 35 mm lik olarak gelen.filmin ne  yazık ki enter bandı da yoktu..uzun uzun  akar su başında romantik konuşmalar ,makinelerin gürültüsü Stadyumda anlatılan maç seyircilerin gol sesleri..Anna Magnani için Elçin Şanal’ı düşünmüştüm..osıralar Ankara dışındaymış..Filmin yayına girmesine tam altı gün var..hemen sevgili Hepşen Akar’a telefon ettim Anna Magnani için cesaret edemem dedi..sonuçta razı ettim.inanırmısınız filmde en küçük bir es yok Anna Magnani boyuna konuşuyor.. makina gibi konuşuyor.. karşısında kimse olmasa bile kendi kendine konuşuyor.. dur durak bilmeden nefes almadan konuşuyor es de bulamazsınız yaptığınız tekrarlar yerlerine konamıyacak  Anna Magnani bir oynamış:anlatamam.eller ..kollar..mimik..ve tempo korkunç…bu durumu yine italyan filmi olan (Toto ) da yaşamıştım.. ama bu başka diyaloglara bir kelime ek yapamazsınız..ben film hakkında notları alırken kapıda Salih Kalyon’da göz ucu ile bu filme  bakıyormuş..seyrettiği küçük bir bölüm onu büyülemiş..film elbette Salih’i de ilgilendiriyor.. Salih Kalyon o zamanlar Atatürk bulvarı üzerinde Alman Derneğinin salonunda Çocuk Tiyatrosu yapıyordu.. konu Salih’e çok yakın ..filmin konusu da kısaca Anna Magnani sefil bir yaşamdan bıkmış küçük kızının kendisi gibi  olmaması için açılan bir film yarışmasında kızının kazanması için bu uğurda çabalarını anlatıyor. oradan oraya sürüklediği kızını Filmcilere elinden tutup kızını Rejisörle tanıştırmanın yollarını arıyor..bu arada olağan üstü çabalar…Hepşen Hanımla üç gün kadar prova üstüne prova yaptık ancak bizi provalar kurtaracak Engin Şenkan daha dublaja yeni başlamıştı.Rejisör rolünde  onun kıvrımlı yumuşak sesine ihtiyacım vardı.çok da iyi oldu..film dört dörtlük olsun istiyordum..spor bölümüne Tansu Polatkan’a uğradım filmde o tarihlerin İtalyan takımında bir futbol maçı anlatımı gerekiyor.. Tansu Polatkan kaç dakika olsun dedi  hemen stüdyo’ya indik sağ olsun Tansu  İtalyanın gerçek futbolcularının isimleri ile o tarihdeki iki takımın sahadaki inanılmaz heyecanlı maçın anlatımını 2-1 devam ettirirken sağol dedim.. bu beş dakikalık süre bana yeter ! ayrıca Tansu seyircilerin uğultuları ve kalabalık için kullanılmak üzere değişik hazır bandları da Tansu’dan alıp montajcıya vermiştim. (Tekste Şiir okunur) diye geçilmişti) Yarışmada Sahnedeki şiirleri La Fonten vs.ile doldurdum yalnız montaja indiğimde Serap Uludağ arkadaşımız filmin enterini hazırladığını çok iyi olduğunu ama aldığım Seslendirme perfore bandına dokunamadığını filmde ( hiç es olmadığından ) benim yapacağım hiç bir şey  kalmadı ! film  sizin Stüdyoda aldığınız gibi işlem görecek yani normal Filmin başı eşlenerek yayına girecek dedi..öyle de oldu film tam dozunda Visconti’nin bu filmi Seyircilerin beğeneceği olağan üstü  unutulmaz bir seslendirme olmuştu..
 
SUNSET    BULVARI
 
 Baş rolleri Gloria Swanson-William Holden –Cecil B.De Mille- Nancy Olson-Max von Bayerlin- bu film  Siyah beyaz olarak çekilmiş 1949’ların filmi. İlginç tarafı Stüdyoda bahsedilen kişi ve Yönetmenler adı geçen gerçek kişilerce oynanıyor filmin her karesi hesaplı kitaplı itina ile çekilmiş klasikler arasına girecek bir film..konusu kısaca :Zamanında Oscar ve sayısız ödüllerle oynamış ama zamanla yaşından dolayı eski önemini ve şöhretini yitirmiş Hollywood Yıldızı Norma Desmond (Glorıa Swanson) genç bir senarist Joe Gıllıs (William Holden) tarafından ateşlenip tekrar bişr filmle değerlendirilerek arananlar listesine girdirilmesi çabaları..bu filmin provası ve kayıtları için olağan üstü emek harcadım.. filmde Norma Desmond’u ( Beyhan Hürol )-Joe Gillıs’i (Aykut Sözeri)..Sönmez Atasoy-İstemi Betil-Baykal Saran- Soner Ağın-Ayşe Akınsal-Füsun Günuğur-Haluk Kurdoğlu’yu konuşturdum bu Film en sevdiğim filmler arasında yer almıştı..
 
GÜN BATMADAN
 
Trende tanışan iki genç Viyana sokaklarını özgürce gezip birbirlerini severek aşık oluyorlar.uzun bir ara boşluklar oluyor aradan yıllar geçtikten sonra Ethan kitabının tanıtımını yapmak için Paris’e  geliyor ve Celın’le karşılaşıyor insan ilişkilerini konu alıp dantel gibi işlenen bu filmde Ethan Hawke’yi(Alev Sezer) Julie Dephy’(Işık Yenersu) konuşunca filmin oyuncularının sıcaklığı daha çok sevilir hale getirdi..
 
 
TRAPEZ
 
Carol REED’ in bu ünlü filminin provasını bitirdik Burt Lancester (İstemi Betil) Tony CURTİS (Mümtaz Sevinç) Gina Lollobrigida (Olcay Poyraz) Osman Gidişoğlu- Soner Ağın- Çetin Bağcıer-Nur Subaşı -Yıldıral Akıncı –Filmin ortalarına geldik..Mümtaz Sevinç-Olcay poyraz İstemi tüm oyuncular..zevkle güzel bir kayıt yapıyoruz..on dakika çay molası verelim dedik...Filmi de pazar akşamına iyi bir saate koymuşlar..mola bitti..baş roldekilerin çoğu ortada yok.  acele ile Soner Reji odasına girdi Cahitciğim hayatta her şey oluyor..şu kaydı N’olur iptal edelim.. hemen arkasında Mümtaz Sevinç girdi Cahitciğim n’olur bak kayıt çok güzel gitti..arkadaşın çok sıkıntılı bir durumu var (baş rol) devamını başka bir gün gelip alırız..nasıl başka bir gün Mümtazım olacak şey mi ? Film pazar akşamı yayına giriyor ! bu gün Cuma.montajı-mixi-enteri-denetimi.. Soner de araya girdi hallolur babacığım diyor.. başka bir şey demiyor...biz de affı mümkün olmayan tek kural ! filmi yayına kadar ulaştıramadınsa kesin bittin!.....kim olursan ol ! yahu bunu anlamıyor mu bunlar.? aslında zorlayıp devam edebilir ama şimdi filmin atmosferi gidecek..arada güzelim film kurban olacak...bir yanda da sevdiğim Dost Sanatçılar var ! hemen iki dakika ortadan kaybolup projeksiyon odeasına daldım.
 Hasan Mutlucan Eskilerden projeksiyoncu..deneyimli..yılların“FerdiTayfur” filmlerinin makinisti.. ona durumu kısaca özetledim. önemli dedim...inandırıcı bir arıza olsun bari öyle iptal edelim..Hasan mümkün mü onun görevinde arıza olurmu? kibrit çöpü ve akla gelmedik şey ile gene çalıştırır.. mümkün değil Hasan’ı ikna edemedim..en son baba dedi beraber çalıştığımız Mustafa Karslı yapsın bu işi benim haberim olmasın.. 2.bobin takıldı..pat arıza..peki yarın cumartesi önceden montaj günü almadıysan o daha büyük problem, bizim işlerde dostluk olayının önemi büyük..ertesi günü Soner’den aldım hıncımı.. madem öyle olacağı belli idi neden bana ara vermeyi önerdin ! belli bir süre Soner’e karşı kızgınlığım geçmedi. Sonerin o küçük Volkswagen’i ile başrol oyuncularını sabahın köründe toplatarak filmin devamının kaydını bitirdim ..teknik kısımları (montaj -Mixi ve–denetimi her şeyiyle Dostluklar sayesinde Stres ve zaman harcayarak filmi  ucu ucuna yetiştirip yayına teslim ettim…
 
 SPARTAKÜS
 
 
Stanley Kubrıick’in yönettiği bu filmde..baş rollerde Kırk Douglas(Mehmet Atay),Jean Simmons(Gülseren Gürtunca) –Laurence Oliver(Zafer Ergin) Charles Laughton (İstemi Betil)-Peter Ustınov- (Osman Gidişoğlu -Tony Curtis-(Mümtaz Sevinç) bir çok ünlünün oynadığı film : Bağımsızlıkları için mücadele eden Spartacus ve Romalılara esir düşmüş  köleler uzak yerlere satılmışlar..Spartaküs sahibinden kaçmayı başarır özgürlük için diğer esirlerle  birlikte Roma imparatorluğu ile yarışmak zorunda kalır..
 
 
IRMA la DOUCE
 
 
Pariste fahişelik yapan genç kız ile deneyimsiz saf polis Nestor ( Köksal Engür) O ünlü Caddenin bulunduğu semte görevli olarak verilir bu çevrede her türlü numara dönmektedir.bu film tiyatro kökenliş ama aslına göre biraz aceleye gelmiş gibiydi ilginç Müzikal oyunun (Alexandre Bretfordt) filmde o anlamlı         şarkılarının  olmayışı:Jack Lemmon’u her zaman olduğu gibi (Köksal Engür) Shirley  Mac Lain (Olcay Poyraz)’a konuşturdum .Jack Lemmon’un başka bir         Seslendirme Yönetmenliğini yaptığım şu anda ismini çıkaramadığım Filmde  Amerikan futbol maçı sırasında saha kenarında muhabirlik yapan (jack Lemmon) ‘a  şiddetli çarpan  topla yere düşer ve acilen Hastaneye kaldırılır..Usta Avukat (Walter Matthau) tazminat koparmak için onu yönlendirir..bunda da Jack Lemmon’u Köksal Engür’e Walter Matthau’yu da Osman Gidişoğluna konuşturmuştum.Jack Lemmon’un bu unutulmaz filmini ve Jack Lemmon’un bir çok filmlerinin seslendirme yönetmenliğini yaptım..
 
 
 III. RICHARD
 
En itina gösterdiğim filmlerden biri  Laurence OLIVIER’in filmi kendi yönetip kendi oynamış! yan rollerde Cedrıc Hardwıcke-John Gıelgud Shakespeare ‘in hiçbir cümlesine ve sahnesinde zerre kadar bir kayıp yok..anlatacağını açık açık vurgulamış hem de en etkili biçimde..aslında tiyatrolarımız tarafından tamamen             ihmal edilen bir Oyun....neden Devlet Tiyatrosu  Shakespeare’in oyunlarına sık sık yer verildiği halde bu oyunu repertuara alınmıyor diye çok merak etmişimdir.. bu oyun Devlet Tiyatrosunda oynanması için sık sık Aykut Sözeri ve Haluk Kurdoğlu’na..İstemi Betil’e Erdal Küçükkömürcü’ye hep anlatmışımdır( Yönetime hatırlatsınlar diye) aslında konu edilen çağımızın problemi bu gün Dünya gündemindeki yerini koruyan mevkii  kapma  ve kullanma oyunları !
 
Dr.JEKYLL ve BAY HYDE
 
 1930 ların Filmi ama zamanına ve değerlerine bakarsanız.övülmeğe değer bir film çekim Teknik ve oyuncular açısından.. güzel..sonuçlar..Stevenson’un romanından aktarılmış..baş rollerde Frederıc March-Miriam Hopkıns oynuyor ..dünyaya güzel bakan Dr.Jekliy ilacı kendi üzerinde denemesi nelere mal oluyor! dünya tiyatrolarında da sık sık oynanan bu oyun  March’ın efsanevi oyunu ile unutulmazlar listesine girmiş olmalı.. Seslendirme’ de Jekyll (Zekai Müftüoğlu).. Mrıem Hopkıns’i(Derya Baykal) konuştu..
 
 
LA STRADA   (sonsuz sokaklar )
 
Frederico Fellini’nin yönetmenliğini yaptığı  filmde Anthony Quinn ve Gıulietta Masina ‘nın olağan üstü oyunu yıllar geçse de unutulamıyor..gezginci ilkel bir Sirkte zincirlerle gösteri yapan Zampano ilkel yaratışlı çevresine kaba ve duyarsızdır..daha değişik bir proğram olsun diye yanına parayla ufak tefek bir palyaço alır (Gelsomina) bu palyaço o kadar iyimser ve duyguludur ki..hep Zampano’nun yanında aşağılanır. Anthony Quinn’i gevrek sesiyle (Sadrettin Kılıç.).ve Gelsomina da ( Sema Aybars )ile titiz  unutulmaz bir çalışma çıkardık.
 
ARI MAYA - FİLİPPER
 
Bir ara Japonyadan ARI MAYA dizi filmleri geldi ben bunları (öcük böcük) filmleri diye adlandırmıştım adı da öyle kaldı.. bu filmleri uzmanlık alanım kabul ederek kimselere kaptırmıyordum ayrıca  kendimize has özel bir öcük böcük kadromuz vardı.. Seslendirmeleri büyük bir keyifle yapardık Soner Ağın-Yeşim Kopan-Zekai Müftüoğlu-Tülay Demirkol- Güven Besimoğlu-Salih Kalyon-Selçuk Özdoğan-Osman Gidişoğlu-Kenan Işık-bir de (Müşfik Kenter)  Ankara’ya geldiklerinde bir çok film seslendirme tekliflerini kibarca reddedip ben Cahit’te öcük böcükteyim) derdi ! Nur Subaşı-İstemi Betil-Yeşim Kopan-Tomris Çetinel-Yıldıral Akıncı- Abdullah Ceran- Gülay Akman-Ayla Yıldıran-Mete Yavaşoğlu- Nusret Çetinel - Nur Bozkurt -Bülent Yıldıran-Dizinin ilk yedi bölümünden sonra defalarca film şirketine yazıldığı halde filmin teksleri gelmedi…o zamanlar ortalıkda Japonca bilen kimseler yok ! sonunda Amerikan konsolosluğunda çalışan Sait-i Hamidullah adlı birinin Japonca bildiğini söylediler..minnet rica Sait bey’i Televizyona davet ettik Türkçeyi de pek iyi bilmiyor..f ilmi başlattık biz adamdan çeviri beklerken bakın.. burada uçuyor..kurbağa çıkıyor..sonra kaçıyor..elbette bunları biliyoruz ama kurbağa  çekirge’ye  ne diyor ..cevap yok bir daha baştan alıyoruz burada çekirge geliyor…zıplıyor..ama ne diyor? cevap yok..umutlar tükendi..dizinin yayın günü yaklaşıyor Soner ile prova masasına oturduk yaz babam yaz..espirilerin bini bir para filmin şarkı bölümlerinin de filmde anlamı var onu da Salih Kalyon üslendi.. hemen oracıkta yazıp Stüdyo içinde anında prova ile eliyle koluyla koro’yu mükemmel idare ediyor en az 20-30- öcük böcük bazılarına ikişer rol vermişim içlerinde ikinci rolünün ne olduğunu şaşıranlar var çünki öcük böcükler birbirine benziyor’’herkes öcüğüne böcüğüne sahip çıksın’’diye Reji masasından sesleniyorum ! Sanatçılar bu filmlerde oynamaya can atıyorlar öylesine zevkle yapılan kayıtlar..şirketle o kadar yazışmalara rağmen teksleri yollayamadılar sonunda olan Soner Ağın ile bana oldu .Film işleri Müdürü (Faruk Bayhan) bizi tebrik ediyor ,çok güzel böyle devam edilsin diyor..24 er adet olmak üzere 3 dönem x24 bu kadar filme böyle bedava çevirmenlikle zaman ve emek vermiştik arada T.R.T yuvasında kimsenin bilmediği böyle fedakarlıklar da olmuyor değildi
 
 
 
FEDAKARLIK DENİNCE
     
Gerçekten Yayında çalışmak zordur elimizdeki filmi yetiştirmek için Bayramlar da veya sık sık gecenin geç saatlerine kadar çalışmalar olurdu  Yönetmenler için bu konuda fazla mesai de yoktu.bunun biraz geç de olsa farkına varıldı.. sesçilerin yemek saati gelince kumanda masasını kapatıp ben yemeğe çıkıyorum demek hakları var.. ama onlar da her zaman bizimledirler T.R.T de işler hep karşılıklı dostluklarla yürüyor bizim mesleğin en güzel tarafı özgürlüğü ..ve güzel işlerin sonunda.. yorgunlukların  hemencecik  unutulmasıydı..!
    
Seslendirme sanatcıları
 
YAYINDA MONTAJ
  
Jul Bryner ‘in şimdi adını hatırlıyamadım (Villa Rıdes olabilir ) vahşi batı konusuyla çekilmiş bir filminin seslendirmesini bitirip her türlü işlemleri tamamlandıktan sonra yayın Müdürlüğüne teslim etmiştim.. Filmin süresi 97 dakika pazar gündüz kuşağında yayınlanacak. Evimde pazar günü kahvaltı ediyorum. bir telefon Film Seslendirme Müdürü Türker Atakan.. Cahitciğim Yayın Müdürlüğündeki görevli arkadaş büyük bir yanlışlık yapmış 97 dakika olan filmini yayına 77 dakika olarak forma işlemiş.. basına da aynı şekilde verilmiş.. acele bir taksiye atla gel ! film şu anda yayına girmiş bulunuyor bir yandan acele  giyinirken Televizyonu açtım henüz yeni başlamış sayılır o zaman Gazi mahallesinde oturuyorum hemen T.R.T ye yetişip yayındaki montaj masasına oturdum.. çaresiz birinci bobin yayında oynuyor.. hemen ikinci bobini taktırdım montajcıya şu kısmı kesiver..şurdan şuraya kadar at. Şimdi şurayı da al..şu sahne tamamiyle gitsin.Allahtan film kesilmeğe uygun.. bazı filmler vardır bir kaç saniyesine bile  el süremezsiniz.. şu toplu atlılar sahnesini de kısaltalım az değil 20 dakika kısalması gerekiyor şu posta trenin gelişini de kısaltalım kompartımana girelim..kes..kes derken 20 dakikalık kesmeleri bitirdik inanırmısınız film bütünlüğünden hiçbir şey kaybetmedi. Böylece dışardaki hiç kimsenin ruhu bile duymadı. Basından da ses çıkmadı !...oysaki protatifte bir dakikalık eksik ya da fazlalık yayın akışını değiştirir.. görevlileri zor durumda bırakırdı bununla da kalmaz ertesi günü  Basın var gücü ile T.R.T ye ver yansın ederdi !
 
 
 
SADRETTİN KILIÇ ile   TELEPATİ
 
Sadrettin Kılıç ile bir yıl süren ( LASSİE ) dizisi ikimiz için de en keyifli ve kolay  unutulmaz bir dizi olmuştu. sözde akıllı köpek neler neler ne inanılmaz şeyler yapıyordu arada sahibi COREY giriyor .Lassie..ormanda özgürce koşturuyor yerdeki yaralıları..ve tehlikede olanların hemen imdadına yetişiyordu.. COREY filmin sonunda aferin. gel Lassie diye bağırıyor..! b öylece film bitiyordu. Ciddi bir dergide okumuştum..köpeklerin zeki ve yeteneklerinin sonuçlarını sıralamış.. baktım bizim becerikli   Lassie ..en geri sıralarda şaşırmıştım..o zamanlar  35 mm ve 16 mm  olan filmlerimizi sahne atlamaları gerektiğinde filmi kaldığı yerden geriye alamıyordunuz ancak filmi geriye kendi süresince akıtıp yavaş yavaş geriye sardırıyordunuz bu arada filmin boşluğu süresini tahmin ederek Sadrettin’e işaret edip reji odasında bu boşluk süresince rahat rahat karşılıklı kahvelerimizi  içerdik..Sadrettin Kılıç ile aramızda inanılmaz bir Telepati bağı vardı.. bunu arkadaşlarım Güven Sulikioğlu..Sema Aybars  ve daha bir çokları bilir..T.R.T. de stüdyo almak için epey formaliteler gerekirdi..öyle iptal vs. ek stüdyo.alma işlerini Yönetmen den başka kimse bilemez yani Sadrettin’e bir başkasının daha önceden bildirmesi imkansız ancak yönetmen sanatçı temsilcisine bir gün önceden isimleri vererek çağırtırdı..ben Lassıe filmi için hiç liste vermezdim.. zaten bir kaç kişilik olan filmi Sadrettin KILIÇ dışında oradaki birkaç sanatçı’ya prova yaptırıp etraftan temin etme yoluna giderdim hep öyle yaptım..dedim ya bir yıldan fazla süren o dizi boyunca kayıtlarımda hep Sadrettin’le telepati yolu ile anlaşdık.. kayıt günlerimden bir gün önce derince aklımdan geçirir..kayıt günü bir vesile ile  karşıma çıkardı.. gerçekten her zaman böyle olmuştur..! üstelik Sadrettin Kılıç Seslendirme amacı ile öyle stüdyolarda görünen iş beklentisi içinde olan bir Sanatçı değildi..! bu Telepati olayı aramızda bir gün olsun aksamaya yol açmadı !
 
TÖKEZLEDİN  !
 
Sabahın erken saatinde masanın üzerindeki bir gün sonrası yapacağım kaydın çevirisine göz gezdirirken birden içeri Sadrettin Kılıç girdi hayrola böyle erken bir saatte demeden hiç sorma dedi İstanbuldan ayağımın tozu ile  şimdi geldim.Zekai Müftüoğlu’nun Nur Subaşı’nın Emir Tayla’nın herkesin sana çok selamları var! akşam Sevgili Deniz Gökçer’in doğum günüydü bir güzel kutladık..bugün de Dallas’ın kaydı ! bu akşamda oyunum var hiç uyumadan geldim -sana çay söyleyeceğim ama bu saatte aşağıdaki Çay Ocağındakiler gelmemiştir dedim .. yandaki Yönetmen arkadaşın masasının üzerinden kendisi için ayrılmış Dallas teksini aldı.. ben de seni meşgul etmeden  stüdyoya  ineyim çaycılar gelmişse çay söyler tekrar çıkar çaylarımızı burada içeriz dedi! aradan bir saat geçmeden aşağıdan bana telefon.geliyor.. Tuncay Atayata telefonda Baba ! Sadrettin Kılıç aşağıda ateş püskürüyor çabuk gel seni istiyor’’..Allah Allah hemen asansörü  beklemeden aşağı stüdyoya telaşla indim koridordakiler Sadrettin Kılıç filmi yarıda bıraktı gibi ..ulu orta laflar ediyorlar..stüdyoya dalıp Sadrettin’in koluna girdim dışarı çıkararak onu rahatlatmak için ilerdeki boş montaj odasına çektim...Sadrettin Kılıç’a hayrola dostum n’oldu neden kızdın ? ..hiç sorma dedi..kayıt sırasında filmin yönetmeni..A..... bana  “tökezledin “ dedi.. tökezledin.!. hem de iki defa! tekrarladı böyle şey olur mu ?...tökezledin..! sen olsaydın ne yapardın?şikayet ederken öyle etrafa çağırıp bağırdığı falan yoktu yalnız kafasının attığı kesin.. söyle baba söyle! ben .. katırmıyım..eşek miyim..ki tökezleyeyim ! doğrusun haklısın gibi laflarla geçiştirmeye çalışırıyordum Sadrettin gene araya giriyordu.. ben katırmıyım eşekmiyim ki tökezleyeyim ! Sadrettin Kılıç’ı tanıyanlar bilirler bu dünya güzeli Sanatçının herhangi bir nedenle kızdığını görenler olmamıştır ama şimdi “Tökezledin ’’ lafı onu isyan ettirmiş !.ben katırmıyım..eşek miyim ki..! gerçekten Sadrettin bu Kültür yuvasında bu lafın yeri olmadığı konusunda yerden göğe kadar haklı.  sonunda onu iyice rahatlatıp sakinleştirmeyi başardım..yıllarca Sanatçıların içinde kaldım.. küfe ile içseler bile Sanatçı kişiliğinden ve yaptığı işlerden en ufak bir dil sürçmesini yahut içtiğini fark ettirmeyen bazı nadir Sanatçılar vardır bana göre..bunlardan biri-  Baykal Saran - ikincisi Sadrettin Kılıç’tır - gerek mikrofon önünde gerek sahnede bunu hiç fark edemezsiniz..hiç bir iz ve açık vermezler! işlerini eksiksiz, başarılı bir şekilde yerine getirirler..Sadrettin Kılıç’ın öfkesini yatıştırıp koluna girerek tekrar Stüdyo’ya sokmayı başardım.. filmin yönetmeni  yaptığı bu büyük  hatayı mutlaka anlamıştır diye telepati anlayışı içinde ikimiz  de  belki aynı şeyi düşünüyorduk..!
 
YURTTAŞ KANE
 
Sabah saat dokuz buçukta kaydına girdiğim Orson Welles’in Yurttaş Kane filminin dublajı saat beşe kadar sürdü hem de yemek arası vermeden.. film basın İmparatoru W.R.Hearst’ın yaşamı ile ilgili senaryosu dantel gibi işlenmiş  gerçekten kuşku götürmeyen bir baş yapıt 1941de oskar ödülünü kazanmış bu filmin atmosferini ta başından yakaladım.. benim dublaj sırasında kullandığım  bazı deyimlerim vardır..Sanatçı yer yer kendiliğinden etkili olsun diye cümleyi ağdalı - tumturaklı bir tarzda kullanır böyle şeyler tiyatro sahnesinde etkili olabilir...ama aynı şeyleri filmde yapamazsınız ! o cümle görüntüyü yabancılaştırır yani aykırı bir duruma sokar .böyle durumlarda ben Yönetmen butonuna basarak ‘’görüntüyü yırtıyorsun’’diye uyarırım bu benim tabirim.. sanatçı filmi kendine uydurmaya kalkarsa büyük hata olur.. bizim yapacağımız en önemli şey filmdeki oynayan kişinin birebir duygularını onun tavrına kalıbına göre yakıştırmak.. seslendirme Yönetmeni  zaten bunun için var! bunun için de olmalı..çoğu kez filmin içine girer bu uyumdan ayrılmamağa sadık kalmaya özen gösteririz öndeki teksten ayrıntılardan.. karşıdaki filme  aşırı dikkatten.. orijinal sese sadakatten .. göz ve kulak- beyin gerçekten aşırı şekilde  yorulur!
 
ZİYARETÇİNİZ VAR    !
 
aldığım bu güzel filmin sonlarına doğru yaklaşırken akşam nöbetçisi sesçilerden Ziya içeri girdi.. baba bir ziyaretçin var ! dedi ..elbette önce filmi sağlıklı bir şekilde bitirmem gerek! öyle de oldu.. kayıt sonrası aldığımız ses perforelerini ve filmi koltuğumun altına alarak bitkin bir halde montaj odasına bıraktım .. bu bitkinliğin bende en bariz belirtisi burnumun keçelenir  olmasıdır. Bu gibi durumlarda çoğu zaman söylenenleri bile duymam başımı sallar tamam ..ha..evet.. gibi sözlerle geçiştirmeye kalkarım.. neyse aldığım Ses perforelerini  filmin teksini montaja bıraktım…koridoru geçerek asansöre doğru yöneldiğimde birden Ziyaretçim olduğunu hatırladım ! ziyaretçi bölümü  hemen asansöre yakın yerde! çoğunlukla Ziyaretçiler sabah saatlerinde daha yoğun olurlar saat 17.00 e geliyor ziyaretçi salonu tamamen boş  biraz daha dikkatlice bakınca.. İri yarı kalın pardüsülü.. sakalları uzun  elinde iri bir baston .. herhalde babamın köyden tanıdığı biri olmalı diye değerlendirdim kesin Ankaraya işi düşmüş tarla tapan davası.. yahut mecliste Millet Vekili tanıdığın biri var mı diye soracak! yaklaşıyorum hoş geldiniz diye ellerine sarılarak saygı ile ellerinden öpüyorum.. Büyüklere hürmet gerekir   değil mi ? nasılsınız dedim Gaziantep’te ne var ne yok? diye yanına iliştim bu sene galiba Gaziantep iyi soğuk ve don  yaptı.. bunun  bağlara bir zararı oldu mu.?.. başka ne gibi konu bulabilirdim ki...ne zaman geldiniz Otöbüs rahatmıydı gibi peşpeşe sudan cümleler yetiştirirken karşımdaki birden.. Osmanlı kethüdaları gibi başını kaldırarak neydi o günler be ! Cahit dedi !..başöğretmen Emin bey..Nafi öğretmen… ne güzeldi O günler.. hemen beynime hükmedip karşımdakinin sınıf arkadaşım Sevgili Ali Özölçer olduğunu anlayınca inanın birden ne yapacağımı şaşırdım öylesine  donup kaldım ! ( İlkokul bölümlerinde anlatmışımdır Ali Özölçer bir FACİT hesap makinası gibidir (reklama girmez şimdi neler çıktı..) 378x 62 diye sorsanız üç defa ileri geri sallanıp hemen yapıştırır 23436 böyle bir yetenek matematik harikası ..doğuştan öne arkaya sarkaç gibi sallanırdı.. baş öğretmen bile onun sallanmasını döverek tehdit ederek durdurmağa çalışmasına rağmen başarılı olamamıştı.. şimdi gördüğüm kadarı ile eskisi gibi sallanmıyor ..öylecene donup kalmışım.. ben nasıl sınıf arkadaşımın elini öptüm diye düşünürken, Ali Özölçer – Cahit filmlerini izliyorum.. hani filmlerin sonunda seslendirenlerin ve Yönetmenlerin isimleri veriliyor ya... oradan görüyordum ne çok film yapıyorsun yahu ! Cahit helal olsun sana..! Ali Özölçer okul günlerinden anlatmağa başlıyor..hep dinliyorum sonunda görevli bana Cahit bey ziyaretçi salonunu toplamak zorundayım kusura bakmayın deyince! saate bakıyorum 18.oo olmuş  Ali’nin koluna giriyorum yukardan çantamı alayım da yemeğe bize gideriz diyorum.. yokkk diyor cebindeki buruşmuş bileti göstererek .. 19.30 da Otobüsüm kalkıyor..Gaziantep’ten bir isteğin var mı ?..Aslan sınıf arkadaşım! diye bana bir daha sarılıyor.. seni gördüm ya yeter..  Allaha  emanet ol !
 
ZENCİLER MAHALLESİ - ÇETİN BAĞCIER
 
şimdi adını çıkaramadım Amerika’da Zenci mahallesinde geçen gelirimli bir filmin seslendirmeYönetmenliğini yapıyorum ellerinde demir çubuklar-bıçaklar..oldukca gelirimli bir film.. üstelik bir arazi meselesi yüzünden birbirlerini suçlayan iki gurup ikisi de zencilerden oluşuyor gurupların başındaklerin birini Zekai Müftüoğlu diğer Zenci gurubundakini de Sadrettin Kılıç seslendiriyor filmin usta bir elden çıktığı çekimlerden belli oluyor filmde pek öyle tanınmış Starlara yer verilmemiş ..olayları önlemeye çalışan iki beyaz Şerif var birini Ali Hürol yardımcısını da Çetin Bağcıer konuşuyor seslendirme şimdilik gayet güzel gidiyor bunda çevirinin payı da büyük .çeviriyi Murat Gencer yapmış ..Şerif yardımcısı Çetin Bağcıer’in filmin ortalardaki yoğun sahneleri bittiği halde içeride stüdyoda oturuyor.. Ali Hürol da Şerif ama onun rolü devam ediyor Çetin için butona basıp anons etsem diğerlerinin dikkatleri dağılacak, belki de atmosferi kaybedecekler filmin bitmesine on dakika var ..filmin temposu da düşmüş artık durağan sahnelere gelmiştik.hazır bu arada bir çay molası vereyim dedim..Zekai Müftüoğlu ve Sadrettin Kılıç saatlerdir stüdyoda içerden çıkamadıkları için verdiğim mola için teşekkür ettiler..Çetin Bağcıer’e de bu arada artık oynadığı Şerif rolünün bittiğini hatırlatmak fırsatını buldum..Rolümün bittiğini elbet ben de biliyorum! Sizinle konuşmak için filmin sonunu bekliyordum deyince ..gel yandaki montaj odasına gidelim burası kalabalık dedim..içeri girdik.. birden ağlamaklı oldu önce bir anlam veremedim. .Cahit bey Size ne kadar teşekkür etsem az.. üç yılı aşkın seslendirmeye geliiyorum hep Zenci görünümümden dolayı şimdiye kadar bana bütün Yönetmenler Zenci rollerini verdiler.. ilk kez Sizden Jön görünümlü beyaz genç bir Şerif’i seslendirdim ..nasıl mutlu oldum anlatamam, bunun için size minnettarım ! içimden bunun cilt rengi ile ne ilgisi var diye güldüm sonra düşündüğüm şeyi ona da söyledim.. asıl olan SES rengi dedim !
 Çetin Bağcıer Devlet Tiyatrolarında’’Arap Çetin ‘’olarak tanınırdı bir oyununu Bursada ‘’ Kaktüs Çiçeği ‘’komedisinde görmüştüm.. intihar eden genç kızı engelleme çalışan kızın oda komşusunu oynuyordu gayet de başarılıydı...nedense yıllar sonra Ankaradaki Devlet tiyatrosunda ona çoğunlukla mızrak tutan nöbetçi    gibi küçük roller verilmişti.. ailesi ile olan sorunları vardı.. yalnız bana anlatırdı.. bir bahar gününde Atatürk Orman Çifliğinde kendini Tren altına atmış intihar etmişti..
 
B.B.S    STÜDYOSU
ANKARA Turgut Reis cad.
 
1987-88 yılı Film sayısı bakımından iyice rekora gidiyorduk  artık stüdyolar bize yetmiyordu..bu nedenle T.R.T dışarıdaki bir kaç Stüdyoyu kiralamak zorunda kalmıştı..Yönetmen olarak benim görev yerim de İhsan çıkrıkçı’nın Maltepe’de Turgut Reis caddesindeki B.B.S. (Büyük Başkent Stüdyosu)’ydu mesaimi sayısız filmlerin ve dizilerin seslendirmeleri ile burada yapıyordum formaliteler ve her şey T.R.T deki kurallarla- uygulamaların aynısıydı. yalnızca kiralanmış Stüdyosundan  faydalanıyorduk..
   FOTO- no . 003 - Yönetmen     ve Asistanlarla Veda yemeği
           
 
 EMEKLİLİK
 
T.R.T nin hayatımda önemli yeri oldu.. buradaki yöntemlerimiz Demokratik ve özgürce bir ortamda sürüp gitti tabii bu T.R.T kurallarını iyi bilmekten de kaynaklanıyor.. bir kurumda kurallar iyi konmuş ise kimsenin kimseye söyleyecek sözü kalmıyor.daha rahat çalışılıyor.geçen zaman içinde bir gün olsun rapor aldığımı hatırlamıyorum.. çok sıkı çalışmalardan geçtik Bayram seyran demeden çalıştığımız sayısızgünler oldu o günlerde fazla mesai de yoktu...yorgunluğumuzu çabuk unuturduk elbette bunda İş arkadaşlarımızın ve çevredeki Sanatçılarla kopmaz Dostluklarımızın da  büyük payı vardı.. Filmler bittiğinde onun verdiği rahatlık anlatılamaz ..yaptığımız filmler kadar günler de öyle geçip gidiverdi..
                                                 
                                                      
Recep Emregül - Nuri Çevik - Cahit Saraç
       
25.11.1976 da girdiğim T.R.T kurumuna toplam : 32 yıl 4 ay çalıştıkdan sonra 2OO3 yılında çıkan kanunla emekliliğim uzatılmıştı kızımın İstanbulda Öğrenim görmesi nedeni ile geçici görevle İstanbul Bölge Müdürlüğü-İstanbul Tv Müdürlüğü emrine Film Seslendirme yönetmeni olarak devam ettim. İSTANBULdaki görevim Asistan yetiştirmekti..ayrıca İstanbul’da T.R.T nin yerli yapımlarının Seslendirme Yönetmenliği yaptıkdan sonra ANKARA’ya dönüp
 .25-11.976 da girdiğim T.R.T kurumundan- 34 YIL 6 AY- hizmetimi geride bırakarak 20.8.2004  yılında emekli oldum...